A.B.D' Ye Tekrar Giriş, Ulusal Parklar, Salt Lake City, Las Vegas ve Phoenix
Yazar: Erol AYNACI

A.B.D' Ye Tekrar Giriş, Ulusal Parklar, Salt Lake City, Las Vegas ve Phoenix


01.10.2015

Arkadaşım Tyson' un Calgiari' de ki evinde güzel bir mola verdikten sonra A.B.D sınırına doğru yol almaya başladım. Öğleden sonra sınıra vardım. Geçiş her zaman ki gibi çok kolaydı ve sadece 'Silah var mı?' 'Uyuşturucu madde var mı?' gibi bir kaç soru sonrasında çantaları bile açtırmadan sınırı geçtim. Montana eyaletindeydim ve Glacier Ulusal Park'ı üzerinden Yellow Stone Ulusal Parkı'na doğru gitmeyi hedefliyordum. 

Montana İspanyolca'da 'dağ' anlamına geliyor ve gün batımına yakın 'Rocky' dağlarında motosiklet sürmenin keyfini anlatamam. Tıp eğitimini alırken öğrendiğim 'Rocky Mountain Spotted Fever (Kayalık Dağlar Benekli Humması)' dışında buralar hakkında bilgim yoktu. Glacier Ulusal Parkı boyunca ilerlerken bir mola yerinde motosikletimi inceleyen biriyle muhabbete başladık. İsmi Rex, Yeni Zelandalı ve 60 yaşlarında. 

ADVRider sitesinden biriyle bağlantı kurup Denver'daki birinin motorunu 2 haftalık seyahati için almış ve bu civarları dolaşıyormuş. KOA isminde ve A.B.D' de çok yaygın olan kamp alanlarından birinde yer ayırttığını ve fazladan bir yatağının oldugunu söyleyince teklifini geri çeviremedim. Küçük bir kulübe olan yerde geceyi geçirdikten sonra ertesi gün Montana' nın dağlık yollarında motorlarımızı sürdük. Yol boyunca gördüğüm sertbestçe ortalıkta dolaşan geyiklere bir süre sonra alıştım, buradaki doğal yaşamın bir parçalarıydı onlar. Rex yaşına rağmen çok dinamik ve iyi bir motosiklet sürücüsüydü. Marşlara başmadan önce sürekli tekrarladığı 'Are you ready to rock'n roll? (Rock'n roll'a hazır mısınız?)' sözünü hala hatırlarım. ADVRider ile bağlantıları güçlüydü ve akşam içinde Butte isimli kasabada konaklayacağımız yeri ayarlamıştı. Butte' da bizi Dan isimli biri karşıladı, onun evinde kalacaktık. Dan Vietnamda savaşmış, 4 kez evlenmiş, 6 çocuğu olan ve tek başına yaşayan biriydi. 

Çoklu evlilikler A.B.D' de çok dikkatimi çektiği için belirtme ihtiyacı hissettim. Akşam yemeğini beraber hazırlayıp sabahta yol için motorlarımızı hazırlarken Dan bana motosikletimdeki vibrasyonu daha az hissedebileceğim, elciklerde kullanacağım antivibrator elcik gibi bir malzeme ve yol için haritalar hediye etti. İlk 50 km beraber sürüş yapıp sonra Dan'le vedalaştık. Rex' le rock'n roll eşliğinde dağ yollarından, eski altın madenlerinden ve kovboy kasabalarından sürüş yaparak 'Yellow Stone Ulusal Parkı' na yakın bir yerde konaklamaya karar verdik. 

Yine KOA kampıydı ve yine önceden Rex rezervasyon yaptırmıştı. Sabah uyandığımda mesajları okuduğumda kızkardeşimin doğum yaptığını ögrendim. Tekrar dayı olmuştum. Benim için duygulu bir andı, hayatımda değer verdiğim insanların bazen yanında olamıyordum, aynı anda bir sürü farklı yerde olamıyorduk. Hayat tercihlerden ibaret ve ben Montana bölgesindeydim, olmak istediğim yerde, ama bazen kısa süreliğinede olsa başka yerde olmak isteyebiliyorsunuz. Dünya'nın ilk ve en eski ulusal parkı olan 'Yellow Stone''a batı kapısından sis olması nedeniyle mistik bir havada girdik. 

Dünyadaki sıcak su kaynaklarının yarısı burada ve gayzerleriyle meşhur. Şimdiye kadar gördüğüm en etkileyici ulusal park olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. En meşhur gayzer 'Old Faithfull' isminde ve 1,5 saatte bir aktif hale gelip sıcak su ve buharını havaya püskürtüyor. Ulusal parktaki irili ufaklı yüzlerce şelale, doğal yaşamın parçası ayı, geyik, vaşak vs ise işin bonusu. 

Biraz zaman geçirip Rex ile Fransız kadınların göğüslerinden yola çıkarak isimlendirilen 'Grand Teton Ulusal Parkı' nı geçip vahşi batı filmlerindeki dizi setlerini andıran 'Jackson' kasabasına geldik. 

Burası Rex ile yollarımızın ayrılacağı yerdi. Motorunu Denver'daki adama teslim edip Yeni Zelanda' ya dönmesi gerekiyordu. Beni ülkesine davet edip motorunu kullanabileceğimi ve ülkenin değişik yerlerinde barınma ihtiyacımı bir ay süreyle karşılayabileceğini söyleyip vedalaştık. Rex karakterini unutacağımı sanmam, halen bazen mail yoluyla haberleşiyoruz. Mail ve telefon dışında diğer iletişim araçlarını kullanmıyor. Rex ile vedalaşma sonrası 'Yellow Stone' a geri döndüm ve 3 gün çadır kamp kurarak zaman geçirdim. Günlük kamp ücreti 24 dolardı, pahalıydı ama sonuna kadar değdi.

Şiddetli yağmur sonrası çadırımın su alıp tüm kıyafetlerimin ıslanmasına rağmen çok keyifli zaman geçirdiğimi söyleyebilirim. 

Gündüzleri oldukça büyük olan ulusal parkı motorla turlarken geceleri de kamp ateşi yakarak etraftakilerle sohbet ettim. Hele biriyle muhabbet oldukça ilginçti. Ülkenin bir çok eyaletinde belli bir sınıra kadar esrar kullanımı serbestmiş ve özellikle daha rahat kullanım olması nedeniyle Kaliforniya ve Washington eyaletleri tercih ediliyor. Konuştuğum gencte yakın dönemde bu sebeple Kaliforniyaya taşınmış, A.B.D' de bazı hastalıklarda tedavi amaçlı esrar kullanıldığı için doktordan rahat bir şekilde rapor almış (semptomları uydurduğunu söyledi) ve evinde esrar bitkileri yetiştiriyormuş. 'Vay be!' dedim, millet nelerle uğraşıyor. Bu uzun tartışma konusuna girmemek en iyisi. 

Bana Oregon' daki krater gölünü mutlaka görmemi önerdi ama ben ertesi gün Salt Lake taraflarına doğru yol almayı düşünüyordum. Sabah motosiklet bakımlarımı yapıp yola koyuldum. 

Güneye doğru ilerlerken tekrar 'Grand teton' parkından geçerken manzaraya bakıp gülümsedim ve Jackson kasabasınıda geçip ara yollardan sürmeye çalıştım.Yola çıktıktan yaklaşık 160 km sonrasında bir kamyonu sollarken motoru çok zor toparladım, yana kayıyordu, tam ne oluyor diye düşünürken motor kontrolunu kaybetmeye başladı, önlerde bir şeyler oluyordu, elimi gazdan çekip yavaşlamaya çalıştım, ne olduğunu tam anlamamıştım ancak ön teker sağa sola gidiyor, bense sadece onu düz tutmaya çalışıyordum. Motoru yavaşlatabildim ancak sonunda denge ve kontrolumu kaybettim ve yolun sol tarafına yavaş yavaş yanaşan motor sola yattı. Ben bir-iki takla ve çimen üzerinde kayma ile olayı kapattım, motosiklet ise benden daha uzağa gitmişti. Arkada durumu farkeden araç durdu ve yardıma geldiler. Motoru kaldırdık, yan çantalar yamulmuştu ve bu arada problemin ön tekerin patlamasından kaynakladığını da öğrenmiş oldum. 

Ön lastikte hava yoktu.  Ben iyiydim, hasar yoktu bende ve de iyi hissediyordum garip bir şekilde. Motoru çimenlerin üzerinden yolun asfalt kısmına yan tarafa getirdim ve ön lastigi değiştirmek için malzemeleri çantadan çıkarmaya başlayınca arkada uzun saçlı bir adam arabasıyla durdu (arkada küçük bir tekne taşıyordu) ve yardım edebileceğini söyledi. 

Hemen tamir takımlarını arabasından çıkardı. Kosta Rika'da 5 yıl kalmış ve motosiklet kullanan bir adam. Ön tekeri söküp iç lastiği değiştirdim ama sanırım iç lastiği yerleştirirken levye ile delmişim. Hava pompasıyla şişirmeye çalıştım ama pompada sorun vardı, lastiği şişirmiyordu. Uzun çabalar sonunda olmayacağını görünce adam lastiği alıp yakın bir yerde şişireceğini söyledi ve gitti. Bende beklemeye başladım. Aradan saatler geçti, gelmeyince hafiften endişe başladı, akşam karanlığıda çökmeye başlamıştı. Beni gören bir motosikletçi durup uzun süre benle kaldı, bir ara yakındaki kasabaya gitti ve adamın orda olmadığını söyledi. Sonrasında telefon numarasını verdi ve bir durum halinde arayabileceğimi söyledi. Bu arada motorumun 200 metre ilerisindeki evde oturan bir adam da arabası ve ailesiyle bana bakmaya geldi, yardım önerdi. Bense lastiğimin gelmesi için beklediğimi ve bir durum halinde onlara uğrayacağımı söyledim. Nihayetinde yaklaşık 5 saat sonra adam sişmemiş iç lastiğim ancak yama takımı ve iç lastiğe sıkılan bir sıvıyla geldi. Biraz uzakta evi olan adamda yardıma geldi ve yamaya başladık ancak birden fazla delik vardı ve hava pompam çalışmıyordu. 

Adamın yakındaki evine gittik, orda birkaç yama daha koyduk ve en sonunda lastiği şişirebildik. Adam bize dolaptan bira çıkardı, günün en güzel anıydı, bira iyi geldi. Motorumu çalıştırdığımda gidonun yamuk oldugunu farkettim ve moralim bu sefer bozuldu. Uzun saçlı adamla en yakındaki otele gittik, yamuk gidonla motoru çok yavaş hızda kullanabildim. Kalacak yerimi ayarladım, adamla yakındaki benzinliğe gittik ve ona borcumu 50 dolarlık benzin doldurup pizza ısmarlayarak ödedim. İşi taşımacılık olan adam benim için saatlerini harcamıştı. Gidondaki bozukluğu sabit bir şeyin arasına tekeri sıkıştırarak düzeltebileceğimi söyledi, bende şansımı ertesi gün deneyecektim, yorulmuştum. Kaldığım oteldeki odaya uzandım ve yattım. Sabah ilk işim gidondaki problemi halletmeye çalışmak oldu. Yakınlardaki bir lastikçide harbiden de ön tekeri iki koca traktör lastiğinin arasına sıkıştırıp hafif gidonu çevirerek düzelttik, rahatlamıştım. Salt Lake city' ye bir kaç saatte ulaşıp serviste 16.000 km yapmış olduğum lastikleri değiştirip yeni bir hava pompası aldım. Bir kafeteryada kahvemi içerken Alaska' da taniştığım ve buralara yakın yaşadığını bildiğim David Watson'ı aradım. Evi 20 km ilerimdeymis ve beni direk davet etti. Eve vardığımda Alaska' da yollarimizi ayırdığımız Gabriel'in de orda olduğunu öğrendim. 2 gün David'in evinde kalıp yamulan çantalarımı düzelttirdim ve sonrasında yakınlardaki ulusal parkları kapsayan 3 günlük bir gezi yapmaya karar verdik. Gabriel' le iletişimimiz eskisi gibi değildi tabiki ama yine de konuşuyorduk. David'e Gabriel ile aramızda olan olaydan hiç bahsetmedim, zaten niye bahsedecektim ki?.Sonbaharın kendini belli etmeye başladığı bu dönemde rengarenk bitki örtüsü eşliğinde 'Arches Ulusal Parkı' , 'Capital Reef Ulusal Park'ı , 'Zion Ulusal Park'ı, 'Bryce Canyon Ulusal Park'ı ve 'Grand Staircase Anıtı' üzerinde sürüş yaptık. 

Daha öncesinde bu kadar fazla ve etkileyici ulusal parkları olduğunu bilmediğimden hem çok etkilendim hem de bu parkları bu kadar iyi korudukları icin hayranlık duydum. Benim ülkemde bırakın ulusal parkı, küçük bir park olan 'Gezi parkı'nda yaşananları sahsen yaşayıp bildiğimden bir ara gezi protestosundan ismini alan motosikletim Geziperest'in yanına gidip 'Üzülme koçum, biz elimizden geleni yapmaya çalıştık, yapmayanlar utansın' bile dedim. Çok keyifli bir kaç günden sonra David Salt Lake City' deki evine, ben ve Gabriel ise yolumuzun üzerindeki Las Vegas'a doğru yol almaya başladık. 

Mesafe çok uzak değildi ama rüzgar felaketti. Sürüş yaptığımız bölge 'Crosswind (capraz veya yan rüzgar)' ile nam salmış ve yol boyunca uyarı levhaları vardı. Bu rüzğarın sürüşümü ciddi etkilediğini söyleyebilirim. Las Vegas'a 50 km kala yorulmuştum ve bu sert havada devam etmek istemiyordum. Gabriel'de sert rüzğardan etkilenmişti ama mesafe az kaldığı için devam etmeye karar verdi, bense ilk bulduğum yerde konaklamaya. Sürüş boyunca aynadaki görüntümü kaybetmemeye özen göstermişti ve yaşadığımız olaydan ders almışa benziyordu ama yine yollarımızın ayrılma zamanı gelmişti. Ucuz bir yerde konaklayıp ertesi gün nerdeyse ölü şehri andıran Las Vegas'a ulaştım. Burası sadece geceleri rengarenk ama gündüzleri herhangi bir şehirden farksız. Karşıma çıkan kocaman casino otellerden birine girip oda fiyatını sordum. A.B.D' de ucuz otellerin fiyatları 60-80 dolar arasındayken burası 39 dolardı. Fiyatı duyunca tereddütsüz burda bir kaç gün kalmaya ve Las Vegas'ı  yaşamaya karar verdim. Verdikleri oda kral odası gibiydi, jakuzisi bile vardı. Belli ki insanları kumar oynamaya özendirmek için herşeyi düşünmüşler, ben de dünden razıydım zaten. 4 gün boyunca şehrin hakkını vermeye çalıştım. Aklımda kalan unutamayacağım olaysa ilk gün pokerde yakaladığım kare astı. 1 dolar karşılığında 400 dolar kazanmıştım ilk saatte. Ne yaptığımı söyleyim; önce 4 günlük otel parasını ödedim ve geri kalanınıda eğlencelerde harcadım. Las Vegas' ta geçirdiğim şahane 4 gün sonrasında cebimden başka para çıkmadı. Geceleri en güzel makyajını süren Las Vegas tam anlamıyla kumar, sex ve eğlence merkeziydi. 

Buradaki misyonumu tamamladıktan sonra Grand Canyon ve Arizona Çölü üzerinde sürüş yaparak Phoenix'e doğru yola koyuldum. 

Grand Canyon üzerinde sürüş yaparken balayını geçirmek için bu civarlara gelen ve kiraladıkları araba ile seyahat eden Türk Çift'i görmek keyifliydi. Fotoğraf çekmelerine yardımcı olurken tesadüfen tanıştık. 

Uzun süredir Facebook'ta yazıştığım ve tanışmak için can attığım Mustafa Şamlı'nın Phoenix' teki evine akşam saatlerinde ulaştım. Mustafa oğlu Ethan'la beni evinin önünde bekliyordu. Uzun yıllardır A.B.D' de yaşayan ve ralli yarışlarına da katılan Mustafa ile ilk kez yüz yüze görüşmemize rağmen sanki yıllardır dostmuşuz gibi bir sıcaklık ve misafirperverlik yaşattı bana. Onun evindeyken Geziperestin fren balatalarını değiştirdik, tamir parçalarındaki eksiklikleri tamamladık, alt koruma demirinin hemen önüne tamir takımını koyabileceğim bir boru yerleştirdik, kokoreç yedik, rakı içtik.

Mustafa' nın hazırladığı kellenin tarifini vermeden olmaz bu arada; kelle 250 derecede 6 saat folyoya sarılı fırında ısıtılır, ardından 350 derecede bake modunda 1 saate yakın tutulur, bu sefer folyosu çıkarılır ve kesilip afiyetle yenir. 

Unutamayacağım anlar yaşadığım, eksikliklerimi tamamlayıp sonraki rotam hakkında da bilgi aldığım Mustafa' nın evinden artık ayrılma zamanı gelmişti. Hedefim kuzeybatı tarafındaki San Fransisco' ya gidip ordan güneye doğru sürüp Meksika sınırına varmaktı artık.