Ben Doğuştan Eğitimliyim !
Yazar: Muhlis ÖZTÜRK

Ben Doğuştan Eğitimliyim !


02.05.2015

Bir eğitim geyiği dönüp durmakta ve her kafadan, çoğu zaman olduğu gibi yine farklı bir ses çıkmakta. Baştan söyleyeyim ben eğitmen değilim, bu işten (yani yazmak, çizmek ve konuşmaktan) ne maddi bir beklentim var ne de ihtiyacım. Bu durum beni bir çok konuya objektif bakabilecek bir konuma getiriyor ve kendi öğrendiklerimi sizlerle paylaşıyorum. Bazılarınca doğru, bazılarınca yanlış olan yazdıklarım, araştırma ve kendi yediğim kazıkların bileşkesi olarak sizlerin önüne geliyor ve bugün anlatacağım konulardan birisi de eğitilme olayı.

Hemen tarafımı belli edeyim: "eğitim şart hacı !". Doğuştan eğitimli olan kardeşlerimi tenzih ederekten sebebini ve nasılını dilim döndüğünce anlatacağım. 

Önce neden eğitim ? Basit aslında, ana karnından çıktığımız (bazıları fırlıyor, onlar hariç) andan itibaren, yemek yemeyi, uyumayı ve hatta ne zaman uyumamız gerektiğini, konuşmayı, tuvaleti, ayakta durmayı öğrenmek için deli gibi çaba harcıyor, öğrendikten sonra da hayatımızın parçası olduğu için sanki hiç öğrenmemiş, doğrudan paket teslim olarak hayata başlamışız gibi davranıyoruz, halbuki o bebek bezlerinin, mama önlüklerinin bir dili olsa da konuşsa. Bunları öğrenmek için harcadığımız çabayı unutunca, bir çok şeyi yapmak kolaymış gibi geliyor ve eğitim gerekliliği kafadan uçuveriyor, okulda bir sürü şeyi kafamıza sokmaya çalışan öğretmenlere ve derslere bakışımız zorunluluk olduğu için öğrenme güdüsü angarya hissi şeklinde gelişiyor, öğrenmeyi seven insanlara da inek yaftasını yapıştırıp vicdanımızı rahat ettirttikten sonra gelsin okul kırmalar, yaramazlıklar, şakalar vs vs.

Motosiklet bundan hiç farklı değil, daha kötüsü, okulda coğrafyadan kalırsanız kalmış oluyorsunuz, kolunuz bacağınız hala yerinde (babanıza söylemeden önce), motosikletten kalınca ölmüş oluyorsunuz daha kötüsü ise özürlülerin yok sayıldığı bir toplumda sakat kalmak oluyor ne yazık ki. Yemek, içmek, konuşmak için deli gibi bir öğrenme sürecinden geçen bizler, hayata hazırlanmak için sayfalarca bilgi sıkıştırılan bizler, motosiklete gelince " noolcakk yaaa, bisiklete biniyom zaten, iki günde öğrenirim" deyip atlıyoruz demir atın üstüne, ego tavan, sonra hastane odasının tavanı, belki de hapishane hücresinin tavanı, ya da tabutun tavanı. 

Eğitim bizi belli aşamalardan gecerek demir atlı hayata hazırlamak için kabul etmesekte şart. Bir sürü eğitim almamış insan var, hala hayattalar ve gayet güzel kullanıyorlar dediyseniz eğer haklısınız, önlerine kaçış manevrası veya panik fren gerektiren bir durum çıkmadığı müddetçe hayatta kalıyorlar evet. Tehlike hesaplaması, risk analizi yapmadan hayatta kalıyorlar çünkü ya kullandıkları bölge az riskli, ya trafiğe az riskli zamanlarda çıkıyorlar ya da şanslılar.

Eğitim almamız, gereken bilgileri yavaş yavaş, dozunda ve gerektiği kadar verdiği ve pratikte bu bilgilerin hepsi hayat kurtardığı için şart !.

Eğitim de ne bilgi veriliyor ki hayat kurtarıyor diyeceksiniz, hemen ayrıntıya girelim.

Motosiklet 30 km/saat hızdan sonra ayakta durabilmek için size ihtiyaç duymaz. Yani bir sirk maymununu motosikletin üzerine oturtsanız ve hızı sabitleseniz, hayvancağız süper saçma bir hareket yapmadığı sürece düşmez, motoru deviremez. Bu sebeple gitmek, gazı açmak pek de marifet sayılacak bir hareket değildir, asıl marifet sirk maymununun önüne fil çıktığında o motoru durdurabilmesidir. Eğitimde ilk öğretilen uzamak değil durmaktır, çünkü marifet 60 km/saat hızdan 0 a güvenle ve istenilen mesafede sorunsuz inebilmektir. Duramadığı takdirde motosiklete binen bir fil, ve selede görünmeyen bir maymun durumu hasıl olur ki çok nahoş...

E peki hep 30 km/saat ile mi gideceğiz ? Şehir içinde bir çok durumda hızımız bunun çok altına düşüyor, o zaman ne olacak ? O zaman artık merkezkaç kuvveti motoru ayakta tutmaya yetmeyeceği için biz devreye gireceğiz. Nasıl ? Eğitim size şehir içinde nasıl dar alanda kısa paslaşılacağını öğretecek (yarım debriyaj, arka fren ve gaz kombinasyonu). Düşük hızlarda yaptığımız manevralarda (ayaklar yerde değil!) hiç bir yere çarpmadan düşmeden hedefimize sorunsuz ulaşmamızın yoludur eğitim.
Peki otoyola çıktık, demir atımıza verdik kırbacı, durmayı öğrendik, dar alanda çok güzel kısa paslaşıyoruz, yetti mi ? Hayır. Otoyol, uzun yol, şehirlerarası yol, dinamikleri açısından çok farklı. Eğer bir sirk maymunundan daha akıllı olduğumuzu iddia ediyorsak, kendi kendine gidebilen bir aletin üstünde zekamızı gösterecek (hayır teker yapmaktan bahsetmiyorum!) bazı aksyonlara girmeliyiz ki yol boyunca yaktığımız benzin bir işe yarasın. Şerit üstünde nerde bulunmalıyız, ne zaman vites değiştirmeli, ne zaman hız azaltmalı, ne zaman arttırmalı, tehlikeyi nasıl analiz etmeli, ve bu tehlike karşısında ne yapmalıyız sorularının cevabı eğitimde gizlidir. Bu bilgiler sayesinde, yüksek hızlarda ölümcül olma ihtimalı şehir içine göre çok daha yüksek olan potansiyel kazaları daha oluşmadan engellemeyi ve gereksiz risklere hiç girmeden sağ kalma bilincini yine eğitim kazandıracaktır.

Tamam anladık eğitim çok güzel bir şey, peki kitap var bir sürü, okuyup yapsak olmuyor mu ? Eğer tıp literatürünü okuyup, yalayıp yutup, ilk gireceğiniz ameliyattan alnınızın akı ile çıkabileceğinize inanıyorsanız olur aksi takdirde zor, ne alaka derseniz, çok farklı değil, doktora hastanın canı emanet ediliyor, motorda siz kendi canınızı kendinize emanet ediyorsunuz. Uçağa binmeden, otobüse binmeden önce kırk kere sorguluyoruz, tecrübeli mi ? Kaç saat uçtu ? Vukuatı var mı ? diye, motosiklete binerken kendimizi sorgulamıyoruz ne kadar güzel.

Eğitmenin varlığı ve gerekliliği bize kitabi bilgileri anlatmak değil, biz onları uygulamaya çalışırken bizi gözlemlemek, nerede hata yaptığımızı ve nasıl düzeltmemiz gerektiğini bize anlatmaktır. Böylece hem kendi hatalarımızı görebileceğiz hemde kendi kendimize düzeltmek için harcayacağımız zamanı çok çok daha azaltacağız. Eğitmen hem geri besleme yapacak ve öğrenme zamanımızı kısaltacak hem de belki de ölümcül hatalarımızı düzeltmek için risk aldığımız zaman dilimi çok daha azalacak. Böylece riski minimize etmiş olacağız. Eğitmenlerin bir çoğunda bol miktarda pratik bilgi var, onlar sizin benim gibi bir sürü öğrenci görüyorlar, hataları düzeltmek için ellerinde kısa ama öz ve etkili reçetele bulunmakta.

Peki tamam tamam anladık eğitim alalım, ama kimden ? Ben bir çok kurumdan aldım ve almaya devam ediyorum, o yüzden şu kurum veya bu kurum demek, öğrenci ile eğitmen arasındaki kimyanın tutması gerekliliğini göz ardı etmem anlamına gelir ki doğru olmaz. Söyleyeceğim şey basit, size altında imzası olan, T.C. MEB veya uluslararası akredite kurumlar tarafından sorumluluk atfedilebilecek bir sertifika verebilecek her kurumdan veya eğitmenden eğitim alabilirsiniz.

Eğer eğitmen size sertifika vererek verdiği eğitimin arkasında duramıyorsa bir terslik vardır, tekrar düşünmenizi öneririm. İnternette dolaşan bir çok akademi vb. var, verilen sertifikaların işe yararlılığını sorgulamak son derece kolay, motosiklet sigortası yapan bir arkadaş veya sigortacınız varsa fotokopisini yollayın, "bu olur" veya "bu olmaz" diyecektir.

Son olarak, motosiklet ve kıyafet bütçesinin yanına muhakkak eğitim bütçesi eklememiz şart, yapabiliyorsak her sene ufak bir eğitim bütçesi yapmamız son derece faydalı olacaktır. Özellikle motosiklet değişimlerinde ufak bir kapalı alan çalışması paslanmış eklemlerinizi ve beyinciğinizi kendine getirecektir.

Unutmamak gerek, ödeyeceğimiz ufak bir bedel bizi bir çok dertten kurtaracak, ve hayatımızı kolaylaştıracak, ama egomuza yenilirsek sürekli risk altında kalacağız. Hepinize bol eğitimli günler dilerim....

                                                         Yazar: Muhlis ÖZTÜRK