Kıyafet ? Ne İş ?
Yazar: Muhlis ÖZTÜRK

Kıyafet ? Ne İş ?


30.03.2015

'Motoru aldın mı illa ki motor kadar bütçe ayıracaksın kardeşim, başka türlü olmaz', 'bizim bilmem kim arkadaş vardı, üstünde o marka kıyafetle kaza yaptı, kalktı yürüdü gitti inanır mısın ?' (tabi ki hayır), 'bak bilmem ne marka en iyisidir, her durumda korur, yağmur, çamur, dolu, nükleer serpinti' (bak sen)....

İki teker üstünde olupta bir kere bile 'ben böyle bir şey duymadım arkadaş' diyen varsa doğrudan bu yazıyı okumasın, çünkü etrafındaki arkadaşları yetişmiş işi bilen kişilerdir, doğruyu gösterirler (umarım), yazımız 'abi yeni başladım, kıyafet işini nasıl kotarayım ?' diyen arkadaşlara.

Öncelikle kıyafetin öneminden bahsedelim ki, sayfiye yerinde yüz bilmem kaç beygirlik motorları ulu manitu tarafından korunan günes gözlükleri, okunmuş t-shirtler, üstüne hatim indirilmiş şortlar ve en önemlisi kutsal suyla yıkanmış parmak arası terliklerle dolaşma fırsatı bulamayan kardeşlerimiz neden bu işkenceyi çekmek zorunda olduklarını bilsinler.

Kıyafet bizi korumaz. Nasıl yani ? Şöyle, bizi biz koruruz, kıyafet alacağımız zararı en aza indirmeye çalışır, o kadar. Kıyafeti giyme sebebimiz 150 ile giderken önümüzdeki kamyonun arkasında ufak bir çıkatma olmaya karar verdiğimiz anda burnumuz bile kanamadan olay yerinden tahliyemizi sağlamak değildir. Kıyafet, sorunlu bir duruma düştüğümüzde, önemli eklemleri korumaya çalışmak, önemli organların zarar görmesini engellemek için elinden geleni yapmak, yere düşüldüğünde sürüklenme durumu oluşursa sürtünme sırasında doku kaybını olabilecek en az seviyede tutmak için tasarlanır. Yani kıyafet var, korunuyorum iluzyondur. Pantolon içindeki korumalar dizinizin paramparca olmasını engeller, ama çıkmasını, şişmesini, morarmasını ve belki de tendon kopuklarını engellemez, aynı şekilde dirseklikler kemiklerin paramparça olmasını engeller ama morarma, şişme, zedelenme, burkulma ve hatta çıkma yaşanabilir (şiddetli çarpmalarda). O yüzden kıyafet korumak için değil, en az zararla atlatmak için vardır, kıyafete güvenip güvenli sürüş kurallarının dışına çıkmak, çarpınca uçmak, kelebek olup malum yere konmaya çalışmak ile eşdeğerdir. Konacağınız yerde memnun kalma ihtimaliniz oldukça düşük olur. Kıyafete yatırım yapalım, ama şövalye zırhı giymediğimizi unutmayalım lütfen, gerçi ortaçağdaki ölüm oranlarına bakınca onlarında ne kadar korudukları su götürür ya neyse, konu dışı.

Kıyafet hayatı organları, eklemleri, ve dokuyu korumalı dedik, peki bunu nasıl yapacak ? Şöyle, bahsedilen bölgelerde bulunduracağı EN -… standartlarındaki korumalarla, 700 derece ve üzerindeki sıcaklıklarda sürtünme bölgelerinde erimeyerek ve yok olmayarak. Eğer bir kıyafet gerek yeter şart olarak test edilmiş ve onaylanmış standartlardaki korumalara haiz ise ve gerekli ısı dayanıkllılığına sahipse bizim için ilk alınabilirlik onayından geçer.

Kıyafetlerde bağımsız bir test kurumu olmadığı ve kıyafetin tümünü testlere tabi tutmadığı için maalesef biz potansiyel müşterilere 'abi içinde ne koruma var bunun ?', 'kumaşı nedir, ısıya dayanır mı?' gibi soruları sormak düşüyor. Bu soruları almak istediğiniz kıyafeti satana muhakkak sorunuz. Ayrıca eğer mont ve pantolon alıyorsanız, bunların belden bağlanabilir olduğunu ve birbirine uygun olması gerektiğini unutmayınız, zira düştüğünüzde eğer bu ikisi bağlı değilse, montun sırtının sıyrıldığını düşünün, sırt derinizi yerde bırakırsınız, uzun bir süre yüz üstü uyumak zorunda kalırsınız, hele pantolon da sıyrılırsa vay halinize, nasıl yattığınızı düşünmek bile istemiyorum, bir süre hayattan soğursunuz, demedi demeyin. Ha unutmadan, mont aldığınızda sırt korumasına muhakkak dikkat edin, sırt pedi demiyorum dikkat ettiyseniz, koruma diyorum, yani adam gibi, düştüğünüzde omurganızın ikiye bölünmesini engelleyecek cinsten.

'Abi bunları bir çoğu sağlıyor, hangisini alalım?' dediğinizi sanıyorum şu an, o noktada top sizde. Rengi, tipi, duruşu, eğer uyum takıntılısanız, motorunuzun renkleri ile uyumu vs vs. Eger 1000 lira olan mont, 350 lira olan monttan daha iyi koruyor gibi bir algınız varsa, tekrar düşünün derim. Aradaki farkı koruma arttırımı için değil, genelde konfor için verirsiniz, yani teri dışa atan kumaşlar, ergonomi, kolay kullanım, marka degeri, vs vs.

Yağmur olayına gelince, kasmayın, gidin kendinize bir takım yağmurluk alın, en pahalısı bile, giysinin üstündeki ibareye verdiğiniz paradan daha ucuza gelecektir.

Peki kıyafet mont ve pantolon ile sınırlı mı? Hayır, çok önemli 3 bileşen daha var, kask, eldiven ve şıpıdık terlik, eğer nefesi kuvvetli bir hoca tarafından okunmuşsa, bu şans yoksa o zaman mecburen bot.

Eldiven konusunda olay biraz karışık, Piyasada 50 liraya eldiven olduğu gibi 550 liraya da var. Neye dikkat etmek gerek? Benim önerim şunlar olur, ilk olarak eklem noktalarında karbon, çelik veya sertleştirilmiş plastik korumalar olmak zorunda, özellikle yumruk bölgesinde, ikinci olarak avuç içi, ve yere düştüğünde ilk değecek nokta olan serçe parmak ile bilek arasındaki bölge kesinlikle takviyeli ve deri olmalı, üçüncü olarak ise zorlandıığında dikişlerinden ayrılmayacak kalitede olmalı. Son olarak da mümkünse bileğinizi burkulma, çıkma, kırılmadan koruyacak takviyeleri bulunmalı. Eğer bunlar var ise, alınabilir bir üründür, bunun haricindeki ürünler korumaz denemez, ama koruma seviyesi diğerleri kadar başarılı olmayacaktır.

Bot olayı çok zor değil. Çok ucuzuna kaçmadığınız müddetce bir çok bot markası kabul edilebilir koruma sağlıyor, gerek yeter şartlar ise basit, topukta, burunda ve serçe parmağı ile topuk arasındaki bölgelerde korumalar veya sertleştirilmiş deri, bilekten botun bittiği yere kadar koruma veya sertleştirilmiş deri. Kalan kısımda fiyatlar tamamen kullanılan materyaller ile alakalı, yani Kevlar, Gore-tex kumaş vs vs. Eger bileğe kadar bir bot düşünüyorsanız, veya ayakkabı, düşünmeyin derim, kaval kemiğiniz sizin için değerli, inanmıyorsanız yakınınızdaki birisi bir tekme atsın, yıldızları saymıyorsanız, veya ağız dolusu saymıyorsanız o zaman ayakkabı tam sizlik.

Bu arada bot ve eldiven konusunda yağmur koruması var, su geçirmez gibi ibareleri ciddiye almamanızı öneririm. Bilindik markaların botları bile ülkem yağmurlarında, içinde sıcak su bulunan leğenden farksız hale geliyorlar, tecrübe ile sabit. Eğer yağmurda kullanıyorsanız (benim gibi), bot kılıfları güzel bir çözum. Eldivende yapacak bir şey yok, bazı firmalar eldiven yağmurluğu üretiyorlar, ama hiç kullanmadığım için yorum yapamayacağım, ben çözüm olarak biraz farklı bir yol buldum, pastanelerde gördüğünüz tek kullanımlık şeffaf eldivenler var, kocaman olanlar, bir iki takımı sürekli arka çantamda bulunuyor, yağmur yağarsa eldivenlerin üstüne onları takıp devam ediyorum, tutuşum biraz düşüyor, ama zamanla alıştım. Başka bir arkadaşım ameliyat eldiveni, en büyük boyundan, kullanıyor, memnun denenebilir, pahalı bir şey değil sonuçta.

Kask olayına ayrı bir yazıda değineceğim için ona hiç girmeyeceğim, ama lütfen kilo ile satılan kasklardan alıp kafanıza takmayın, 150 TL'nin altındaki kaskların bir çoğu inşaat baretinden bile kötüdür bunu bilip kullanın.

Bu kadar laftan sonra ben ne kullanıyorum? Tulum. Evet tulum, tam bir çözum çünkü, altını üstünü denkleme derdi yok, içine giy takım elbiseni, git iş yerine çıkar, aynen devam. Burada marka vermekten çekinmeyeceğim, TorchSuits (www.torchsuits.com) Hüseyin abimiz, kendi el emeği, göz nuru ile kişiye özel aldığı ölçüler, yurt dışından getirttiği koruma, izolasyon malzemesi ve  kumaşlar ile ülkemde dikimini yapıp bizlere bu ürünü yabancı denklerinden çok daha uygun fiyatlara sağlıyor. 5.5 saat yoğun yağmur altında (Çanakkale-İzmir) kullanıp gram ıslanmadan evime gelebildiğim tek kıyafettir. Ahmetbeyli virajlarında eşşeklik edip düştüğümde üstümde olan tulum yine bu tulumdu, sıfır sorun ile kalktım, kıyafet kendinden bekleneni fazlasıyla yerine getirdi. Kısacası yaz kış sürekli tulum ile geçiriyorum, rahatım.

Sonuç, kıyafet bizi korumaya çalışır, ama bizi biz koruruz, standartlara uygun kıyafetlerle yaşanılacak negatif bir olay, en az hasarla atlatmamızı sağlar, bizi demir adam yapmaz. Kıyafet için minimum gereksinimleri sağlayan bütçemize ve zevkimize en uygun kıyafet bizim için optimum çözümdür. Bunlar olmadan sokağa çıkıp 'bana bir şey olmaz' diyen arkadaşlara uymayın, onların nefesi kuvvetli dayıları var ondan olmuyor...

                                                                         Yazar: Muhlis ÖZTÜRK