Alaska'dan Dönüş, Ayılar, Somonlar, Buzullar ve Tek Başımayım Artık...
Yazar: Erol AYNACI

Alaska'dan Dönüş, Ayılar, Somonlar, Buzullar ve Tek Başımayım Artık...


19.08.2015

Alaska' nın motosikletle gidilebilen en kuzey ucu olan Deadhorse' a ulaştıktan sonra ertesi gün bir süredir beraber yol yaptığım Arjantinli Gabriel ve bir gün önce tanıştığımız Tom ve Tyson ile dönüş yoluna geçtik. 

Dönüş yolunda ilk 50 km ‘de ki bol çamurlu ve kaygan yol dışında çok rahat bir geri dönüştü. Polisin bize söylediğine göre yolun bu kısmında son bir ayda 16 yaralanmalı motosiklet kazası olmuş. 

Bol bol fotoğraf çektik dönüşte ve büyük bir şeyi başarma duygusu vardı içimizde, her nedense. 

Okuduğumuz bloglarda ve seyahat notlarında sıklıkla bu bölgeye yapılan yolculukların ne kadar zorlu olduğunun anlatılması bunda etkili oldu sanırım. 

Biz zamanlama ve hava durumu konusunda şanslıydık. Bizden birkaç gün önce ulaşanlar kar yağışıyla karşılaşmıştı mesela.

Akşam saatlerinde Wiseman kasabasına ulaştık. Gece boyu kamp ateşi, viski ve bol muhabbet vardı. Gece saat 3 te hava hala aydınlıktı. Sohbete aynı yolu yapıp geri dönen bir kaç arkadaş daha katıldı.

Bunların arasında 3,5 yıldır küçük minibüsleriyle Amerika kıtasını gezen çiftte vardı. Çok küçük bir bütçeyle Arjantin'den çıkmışlar ve paraya ihtiyaçları olunca bir yerlerde iş bulup yola devam ediyorlarmış. Bir süre sonra seyahatlerini anlatan bir kitap basıp arada ondanda az miktarda para kazanmaya baslamışlar.

Ertesi gün kaldığımız Clutch' in evinden ayrılıp Fairbanks' e doğru yola çıktık. Burdaki üniversitede konaklayacak yer bulduk ve diğer yerlerle kıyaslanmayacak kadar ucuzdu (günlüğü 35 dolar). 

4 gün buralarda oyalanıp Gabriel' in doğum gününü kutladıktan sonra Anchorage' a doğru yola çıktık. Geldiğimiz yoldan daha farklı rotadan geri dönmeyi düşünüyorduk. 

Yolda giderken Alaska'yı 50 cc' lik scootar'i ile yapan Mike Saunders ile tanıştık ve sohbet sırasında 'Into the Wild' filmindeki minibüsün 200 km geride olduğunu söyleyince ben ve Gabriel tereddütsüz geri döndük, hem Denali National Park'ta da zaman geçirme şansımız olacaktı.

Akşama doğru alana vardık ve çadırlarımızı kurduktan sonra yandaki bara takıldık. Minibüs barın yanında duruyordu. Filmi izleyenler bilir, bilmeyenlerde araştırabilir, tüyo vermeyim. 

Ama gerçek hikayeden yola çıkılarak yapılan bu filmdeki karakterle ilgili olarak buranın yerlilerinin çocuğun çok az bilgi ve tecrübeyle böyle bir şeye kalkışmasını çok akıllıca bulmadıklarını söyleyebilirim.

Gevşek olan zincirimi gerip bakımını yaptıktan sonra ertesi gün önce 400 km mesafedeki Anchorage' a vardık, bir gün kalıp ardından 200 km mesafedeki Sewerd kasabasına devam ettik.

Yol ilk başta aşırı rüzgarlıydı ama sonradan rüzgar azaldı ve yağmur başladı. Yağmuru rüzgara tercih ederim. Yol müthişti, bir tarafta okyanus, hemen dibinde tren yolu uzanıyordu, yolun diğer yanında da dağ.

Okyanusun bazı yerlerinin donduğunu görebiliyordum. Yolda denizle nehirin birleştiği bir yerde somon balığı tutan balıkçıları görünce durup fotoğraf çektik. Hemen nehirin denize döküldüğü yerin 100-200 metre gerisinde avlanıyorlardı.

Somonu tutup bırakıyorlardı. Spor olsun diye yapıyorlar. Bu arada nehir akıntısının tersine yüzen somonları görmek çok ilginçti. Akıntıya karşı yüzen başka balık var mı bilmiyorum.

Öğleden sonra Sewerd' a vardık, küçük bir liman kasabası.

Yatak başı 25 dolara Moby Dick hostelde yer bulduk. Fazlasıyla hostel var burada. Ardından bot turunu soruşturduk, hava kötü olduğu için turlar ertelenebilirmiş, biz her ihtimale karşı 2 günlük oda ücreti ödedik ve 2 gün sonraki gemi turu için rezervasyon yaptırdık. Değişik sürede değişik turlar var, biz 8 saat süren uzun olanına katılmaya karar verdik ve yemek dahil 176 dolara patladı.

Gemide yaklaşık 30-40 kişi vardı. Gemi Seward' dan kalkıp Northwestern fiyord ve buzullarına kadar gitti. Buzulun mavi rengi etkileyiciydi.

Arada birkaç balina (sadece gövde, kuyruk ve arada püskürttüğü suyu gördüm, tüm bedeni gösteren bir atlayış görmedim), su samuru, fok balığı, kartal (Bald Eagle), puffin ve bir sürü deniz canlısı eşliğinde keyifli bir turdu.

Hostele döndüğümüzde tanıştığımız bir Alaskalı fikrimizi değiştirdi ve biraz daha kalmaya karar verdik. Nehirde somon balığı avlanmadan Alaska' ya geldim denmezmiş.
 
Bunun için önce lisans çıkarttırdık bir marketten (1 gün için 20 dolar ödedim). Ardından bot ve olta için 10 dolar ödedim (kiralama ücreti). Yaklaşık Seward'dan 50 mil uzaktaki Alaskanian River' a gittik. 
 
Motorları park edip 10 dakika civarıda yürüdükten sonra bir sürü balıkçının balık avladığı yere vardık. Saatler boyunca sadece 2 somon oltama geldi ve bunlar kırmızı olduğu için serbest bıraktık.

Ancak Silver olanlar avlanabiliyor. Gabriel ve diğer arkadaş daha şanslıydı ve toplamda 4 tane iri somon yakaladılar, akşamda bir güzel onları mangalda pişirip yedik. 
 
Tek problem bana verilen bot su geçirdi ve hostele sırılsıklam döndüm.

Ertesi gün öğlene doğru Seward' dan ayrıldık. Hava yağışlıydı. 90 mil ilerdeki Whettier kasabasına 4 km uzunluğundaki tüneli geçerek ulaştık ve bizi Valdez'e götürecek seferler iptal edildiği için ertesi günü beklemek zorunda kaldık, tekrar gevşemeye başlayan zincirimi gerdim, artık son noktaya gelmişti. Feribotla geçişimizi yapıp Valdez' den Tok şehrine doğru yola koyulduk.

Valdez' den çıktıktan sonraki ilk 20 km mükemmeldi manzara açısından. Yol kıvraktı, hemen yol kenarında buzul, bir sürü şelale, nehir vardı. Valdez' de motosiklet sürmenin mükemmel olduğunu bize söyleyenler haklıydı.

Foto çeke çeke Tok şehrine vardık.

Bu sefer daha tecrübeliydik ve yolda karşılaştığımız bir yaşlı bisikletçi bize havaalanının hemen yanında içinde yatağında olduğu bir kamping alanı olduğunu ve ucuz olduğunu söyledi.

Akşam havaalanının yanında kamp alanını bulduk ama bir çadırda kalan kişi dışında başka biri veya görevli yoktu.

Büyük bir çadırın olduğu alana gidince içinde 4 yatak gördük, kurallardada gece için kişi başı 10 dolar diye yazıyor ve paranın bırakılacağı kutu ile zarf vardı yanda.

İnanılmaz, nasıl bir işletme anlamadım ama buralarda güvenin  ne kadar önemli olduğunu gösterdi bana. Kamp alanındaki adamla tanışıp Fast Eddy isimli restaurantta bol bol müzik dinledikten sonra yatışa geçtik.

Sabah Tok şehrinden ayrılıp Whitehorse/Kanada' ya doğru yola çıktık. Sınır geçişi 5 dakikamızı aldı. Sürüş yaparken zincirden ses gelmeye başladı ve durdum. Gabriel bir kaç km ilerimdeydi.

Motoru durdurup kontrol ettiğimde artık zincirin tamamen bitik olduğunu, germe mesafesinin olmadığını, dişlilerinde fazlasıyla yıprandığını farkettim. Bu şekilde devam etme ihtimalim yoktu.

Ayıların cok yoğun olduğu bu bölgede bana bulaşmamalarını dileyerek ne yapacağımı düşünmeye başladım. Gabriel' de geri dönmemişti. Aradan bir saat geçtikten sonra yoldan geçen arkasında motosiklet taşıyan bir araç durdu.

Dan Treu isimli genç Amerikalı Kaliforniya'da bir motor servisinde çalışıyor ve kiraladıkları motosikletleri Amerika'ya geri götürüyormuş.

Bu şekilde yola devam edemeyeceğime karar verip aracında motosikletim için yer açtı ve motorumu arkaya yükleyip Whitehorse' a doğru yola çıktık.

Şanslıydım, çekici çağırsaydım kaç bin dolar ödemem gerektiğini düşünmek bile istemiyordum.

6 saatlik yolculuk ve şehre varmadan 100 km önce yol kenarındaki kamp alanının önünde park etmiş Gabriel' in motosikletini gördüm. Dan'e durmasını rica ettim ardından gidip Gabriel' le konuştum.

Niye geri dönmediğini anlamamıştım. Bana verdiği cevap aynen şöyleydi ' Ben senin önündeydim. Bir süre sonra ıslanan kıyafetlerimi değiştirmek için bir markete girdim. Sonrasında beni geçtiğini düşünerek devam ettim.

Aradan saatler geçtikten sonra bu kamp alanını buldum ve seni beklemeye başladım. Konuştuğum bir motorcu çift seni yolda gördüklerini ve zincirin kötü durumda olduğu için pek hızlı geri dönemeyeceğini söylediler'.

Bu konuşmadan sonra ona hata yaptığını, geri dönmesi gerektiğini, beraber yaptığımız yolculuğun bittiğini söyleyip araçla devam ettim. Bu konuda düşüncelerim çok netti.

Beraber sürüş yaptığınız partnerinizin aynadaki görüntüsünü kaybettiğiniz anda yavaşlamanız ya da geri dönmeniz gerekir. Bu karşıdakine ne kadar değer verdiğinizle alakalıdır.

Hele arkadaşınızı beklerken zincir durumunun iyi olmadığını biri size söylediğinde bir zahmet merak edip geri dönmeniz gerekir, kaza geçirmiş veya başına bir şey gelmiş olabilir.

Bunların hiç biri eğitimle ilgili değildir, karşıdaki insanı ne kadar önemsediğiniz ve merak ettiğinizle alakalıdır. Bu olay Gabriel'le aramızdaki ilişkiyi geri donüşsüz şekilde bozdu.

Akşam Whitehorse şehrine varıp The Lead Dog Backpackers Inn isimli hosteldeki son yatağı ayarladım. Dan arabada yatmaya karar verdi, ertesi gün erkenden yola çıkacağı için ona yemek ve içki ısmarlayıp teşekkür ettim.

O olmasaydı sorunu halletmem çok zor olacaktı. Hafta sonu ve araya giren tatil nedeniyle zincir ve dişlileri değistirmek için 4 gün beklemek zorunda kaldım.

Bu süre içerisinde scooter'ı ile dolaşan Mike Saunders' ı tekrar gördüm ve bir kaç motorcu ile tanıştım. Alaska bölgesini iyi bildiğim için artık motorculara sıklıkla önerilerde bulunuyordum.

Alaska'ya giderken ben soruyordum, şimdi ben cevaplıyorum. İlginç ve güzel bir duyguydu. 4. gün sonunda honda servisinde değişiklikleri yaptım. Şehirdeki Kawasaki servisi 2 hafta sonrasına randevu veriyordu.

Kawasaki servisi hakkında çok olumsuz şeyler duymuş ve pek yardımcı olmadıklarını söylemişlerdi, haklıymışlar. Gereken değişiklikler ve bakımını yaptırdıktan sonra servisteki adam dışarı çıkıp benimle konuşmak istediğini söyledi.

Motoru bakım esnasında düşürmüşler ve sağ yan gövdede küçük bir çatlak olmuştu. Bu nedenle değisen parçalar ve servis ücreti almayacaklarını söyledi. Geziperesti kontrol ettim, yandaki çatlak dışında bir problem görünmüyordu.

Zaten sol ön kısımda da Miami' deki kazadan dolayı çatlak vardı ve ilerde değiştirmeyi düşünüyordum. Motoru kullanacağımı ve problem varsa döneceğimi söyledim.

Yol boyunca sürüşte bir problem olmadı, dikkatimi çeken bir yamulmada yoktu gidonda. Yolda sıklıkla yağış vardı ve aralıklı olarak yarım gök kuşağı dediğimiz şeyi gördüm hatta bazen yanyana iki tane.

Uzun demir köprülerden geçtim tekrar, arka teker hafif  zikzak yapıyordu ama rahattım bu geçişlerimde. Watson gölüne yakın bir kavşakta çadır kurdum. Dönüş yolunu farklı yerlerden geçmeyi düşünüyordum.

Sabah aletleri şarj edip ve kahvemi içtikten sonra Cassiar Highway yolunda sürmeye başladım.

Cassiar Yolu diğer yollardan daha kıvrımlıydı, daha cok viraj  vardı ve yine doğa muhteşemdi. Sadece belli yerlerde çukur ve toprak yola dikkat etmek gerekiyor. Yol boyu özellikle akşama doğru ayıları daha çok görmeye başladım. Bir ara bir çift ayı gördüm yol kenarında. Durup Go Pro ile çekim yaptım, ardından bir-iki motora gaz verdim, biri ayağa kalkıp bana baktı ardından çalılar arasında kayboldular. Bana doğru koşsaydı ne olurdu hiç düşünmedim, aslında bana doğru gelmesininde anlamı yoktu zaten. Ne bileyim belki de delilikti yaptığım.

Geç saatlerde Stewart kasabası girişinde bir camping alanı görüp çadırı kurdum. Ertesi gün kamp görevlisi ile konuşurken Stewart' in ilerisinde Hyder diye bir kasaba olduğunu, orada dünyanın en büyük buzullarından birinin olduğunu, ayrıca ayıların somon avlarken görüntülenebildikleri en iyi yerinde Fish Creek diye bir yer olduğunu ve 1-2 mil ilerde olduğunu söyleyince hemen o tarafa doğru  gitmeye başladım. Saat 10 civarıydı ve ayılar sabah 6-9 akşamda 6-9 civarı daha çok avlanıyor. Şansımı deneyecektim. Stewart' tan çıkıp nehir boyunca ilerlerken bir anda sınırı geçmekte olduğumu farkettim ve geçtim.

Meğer Stewart Kanada' da, Hyder Alaska' da imiş. Ancak Stewart' tan sonra sadece toprak yol olduğundan herkes dönmek zorunda ve Alaska'ya geçerken kontrol olmadı. Toprak yol boyunca ilerledim, Fish Creek nehrini gördüm, biraz oyalandım orada ancak hareket yoktu, bu saatte artık ayıların gelmeyeceğini söylediler ve geçiş ücreti 5 dolarmış. Dağa doğru burdaki dünyanın en büyük buzullarından Salmon Buzulu'nu görmek üzere toprak yoldan ilerledim yaklaşık 15 mil uzaklıkta muhteşem manzara başladı, yol kıvrılarak gidiyor, sol tarafımda buzul ve uçurum sağda dağ manzarası, toprak yol. Fotoğraf çeke çeke ilerledim ve en tepeye, manzaraya hakim yere kadar çıktım. Buzul büyüktü, ortadan geliyor sonra iki yana ayrılıyordu.

Burda hollandalı bir çiftle tanıştım ve sohbet esnasında bana bir gün önce Fish Creekte çektikleri fotoları gösterdiler. Bir kurt ve bir ayının somon avlamasını görüntülemişlerdi, etkileyiciydi. Bunu kaçırmamam gerekiyordu, onlarda ısrar edince bir gün daha buralarda kalmaya ve akşam nehre gitmeye karar verdim. Hyder' e döndüm, saat çok erkendi ve Hyder sınıra 1-2 mil uzaklıktaydı. 

Sınırı geçip pasaport kontrolüyle zaman kaybetmek istemedim. Kamp alanı bulup çadırı kurdum ve marketten alışveriş yaptım. Akşam 18 de nehre gittim, Hollandalı çiftte ordaydı.
Bayağı muhabbet ettikten sonra saat 8 civarı beklenen an geldi ve bir boz ayı çıkıp 2 tane somon avladı, uzun süre nehirde takıldı ve bol bol foto ve videosunu çektim.

Buraya gelmeme ve bir gün daha kalmama sonuna kadar değmişti, harika bir deneyimdi. National Geographic' te gördüğüm harikulade olayı bizzat yaşamıştım. Bu arada bulunduğum yerde bir sürü National Geographic çalışanı gördüğümü eklemem lazım. Buradaki misyonumu tamamladıktan sonra önce New Hazelton'a gittim ardından Glacier Highway üzerinde sürüş yapmaya başladım.

Kolombiya buzulu hemen yol üzerinde idi. İçeri doğru kıvrılıp buzula doğru yürümeye başladım. 10 dakikalık bir tırmanıştan sonra buzul karşımdaydı. Hava soğuktu. Buzulun rengi beyaza dönmüştü, mavi renk yoktu, kirlilikten sanırım. Buzulun erimesiyle oluşan küçük bir nehir ve gölde hemen yandaydı. Buzulun üzerinde otobüs turları düzenleniyordu ve uzaktan otobüsleri görebiliyordum. Fotoğraflarımı çekip güneye doğru devam ettim.

Akşama doğru yol üzerinde Lake Louise de HI-Lake Louise Alpine Centre isimli hostelde gecelik 45 dolara yatak bulunca kalmaya karar verdim, hava yağışlıydı ve çadır çok cazip gelmedi bana. Sabah kalkıp maillere baktığımda Alaska'da tanıştığım Tyson beni Calgiari' deki evinde ağırlayabileceğini söylüyordu. Bende yavaş yavaş Calgiari'ye doğru yola koyuldum. Yol üzerindeki Louise Lake ve National Parklar, Icefield Highway üzerindeki buzul muhteşemdi.

Calgiari'ye yaklaştığımda yol üzerinde ilk kez boynuzlu büyük bir elk (geyik) gördüm.

GPS ile Tyson' in evini bulmak kolay oldu. Mangalı yaktı ve bana viski şişesi açtı. 
Tyson doktordu ve hastanede beraber çalışıp motosikletle Afrika ve bir sürü yeri gezdiği arkadaşını da çağırmıştı. Muhabbet süperdi.

Bana Amerika için rota konusunda bilgi verdiler. Ertesi gün A.B.D' ye geçiş yapacaktım, tekrar ama farklı bir noktadan.

Erol AYNACI