Başlangıç Motosikleti
Yazar: Muhlis ÖZTÜRK

Başlangıç Motosikleti


17.02.2015

Her motosiklet tutkununun fikri olduğu bir konuda bir şeyler yazmak gerçekten zor, evet her motosiklet tutkunu bu konuda fikir, bilgi ve hatta tecrübe sahibidir, etrafınızda bu arkadaşlardan çok vardır, ve hepsi farklı bir noktadan yaklaşıp kafanızı karıştırır veya kararsızlığınıza kararsızlık katar, ya da tam tersi sizi bir motora yönlendirir ve onun en iyi seçim olduğunu söyler, haklı olabilirler, ama genelde haklılık payı bu işte biraz düşüktür, o yüzden matematiksel gerçekliklerle konuya yaklaşmak sanırım en mantıklı ve en doğru olan metod.

Motosiklet, eger işimiz değilse (kurye arkadaşlara selam olsun), bizim için bir keyif aracı olacağından, gönlümüzde yatan aslanın, hem görünüş (genelde en belirleyici faktördür), hem de maddi ulaşılabilirlik açısından en yakın olanına gideriz, ama öyle mi yapmalıyız ?

Baslangıç motosikleti için benim en başta söyleyebileceğim kriter güç/ağırlık oranıdır. Neden ? Aslında cevabı son derece basit, araba kullanmayı ögrenirken ilk aracınız 0’dan 100 kilometreye yaklaşık 3 saniyede çıkan bir Bugatti Veyron değildi sanırım, eğer öyleyse haber verin, NASA’da uzay mekiği pilotu eksiği var, hemen oraya yerleştirelim sizi. 

Motosiklet dediğimiz nesnede kilogram başına düşen beygir gücü arabalardan kat ve kat üstündür, bu da bahsettiğimiz çok seri ivmelenme ve hızlanmayı sağlar. Örnek vermek gerekirse, 200 kilo ağırlığında 150 beygir olan ehlileştirilmiş bir yarışmotosikleti (cadde versiyonu), ortalama bir aracın 1200 kilo olduğunu farzedersek yaklaşık 900 beygirlik bir otomobile tekabül eder (Bugatti Veyron, evet), yani 150 beygirlik bir yarış motosikletini sürebilmeniz için, 900 beygirlik otomobili sürmeyi başarabilecek kadar deneyimli ve hatta bundan daha deneyimli olmanız gerekir, trafiği okumanız, tehlikeleri sezmeniz, ve buna göre defansif aksiyon alabilecek kadar hazır olmanız ve en önemlisi bunu altınızda 900 beygirlik bir canavar varken yapmanız gerekir ki, unutmayın siz daha yeni başlıyorsunuz.

900 beygirlik otomobille hiç bir sürücü kursu size ders vermeyeceği için, mecburen 80 beygirlik olan (ve hatta daha da düşük), harc-ı alem bir araçla alırsınız otomobil ehliyetini, neden ? Kontrolu kolaydır, altınızdan kaçmaz ve en önemlisi, kendinizi öldürmeniz için biraz uğraşmanız gerekir. Motosiklet bundan çok farklı değildir, gaz kolunu kaçırdığınızda 2 saniye içinde 100km/saat ile duvarda resminizin çıkmasını istemedikleri için ufak bir scooter ile başlatırlar sizi. Scooter 150 kilo civarıdır ve tahminen 8-10 beygir arasında dolaşır, ki bu arabada yaklaşık olarak 65-80 beygire denk gelir. Özellikle yeni başlayanın gaz kolu ile arasındaki aşk hala tam olarak filizlenmediği için, düşük beygir gücü hayat kurtaran bir etmendir, kaçırsanız bile, hayvan doğustan terli oldugu icin, sonucu ölümcül olmaya biraz daha uzaktır. Yani cesedinizin yakışıklı olması gibi bir takıntınız yoksa, başlangıç motorunun düşük bir güç/ağırlık oranına sahip olması en mantıklı karardır, erken ve hızlı imha olmazsınız.

Peki bu söylediklerimi destekleyecek bilimsel çalışma nerede ? Elimde böyle bir çalışma yok, yani yeni başlayan insanların bir kısmınin eline 150 beygirlik motoru, diğerlerine 10 beygirlik motoru verip, hangileri daha uzun süre hayatta kalıyor bakalım diye yapılmış kontrollu bir deney söz konusu değil, mümkünse olmasında, ancak destekleyecek veri Avrupa motosiklet ehliyet normlarında var. Güneşten nasibini bizim kadar alamayan medeni batı ülkelerinde yeni başlayanlar maksimum 49 beygire kadar olan motosikletleri kullanabiliyor, ve belli bir süre boyunca kullandıktan sonra ancak daha yüksek beygir gücündeki motosikletlere geçiş yapabiliyorlar, yani ülkemizdeki gibi ehliyeti aldiğımızın ertesi günü 165 beygir gücündeki Ducati Multi-Strada’yı altımıza çekip otobüs durağındaki insanları biçmemize izin vermiyor Avrupalı uzmanlar, o yüzden Arap atı hayal edip, eşeğe binmek bence başlangıç için ilk en mantıklı hareket.

İkinci mantıklı olan ise, kıyafet ve eğitime de bütçe ayırdığınızı baştan kabul ederek, motosikletinize koruma için gerekli olan ekstra donanımları almanız. Neden mi ? Çünkü düşeceksiniz, veya motosikletinizi devireceksiniz, bu kesin. Büyüklerin dediği gibi “iki çeşit motorcu vardır evlat, düşmüs olan, düşecek olan”. Ben her ikisindeyim, yani düştüm, hala düşüyorum, ve büyük ihtimalle daha da düşeceğim. Ekstra olarak aldığım koruma demirleri, elcik korumalar, her düştüğümde veya motosikletimi yere paralel hale getirdiğimde (evet devirdiğimde), pahalı olan parçaların zarar görmesini engelledikleri gibi, motosikletin önemli parçalarının daha sonra düşme yüzünden sürpriz arızalar çıkarmasını da engelliyor, böylece yaptığım ufak bir yatırımın getirisini daha fazla olarak geri alıyorum. Size tavsiyem motosikletinizi alır almaz, eğer bunlar yoksa hemen edinip takmanız, sonra “abi bunun karenajları 1000 liraymış yaa” demeyin, üzer sizi yedek parça fiyatları, hele hele bazı markalarda.

Son söyleyeceğim şey ise üstüne bindiğiniz anda hayatınızı emanet edeceğiniz bu aletin size ihanet etmeyeceğine emin olun. Bakımları yapılmamış, sorunlu geçmişi olan, bazı donanımları çalışmayan (ABS!) motorlar ucuz olabilir, sonuçta kefen bezi de ucuzdur, ama siz o beze girmek istemiyorsanız, şehir içinde 60 km/saat ile giderken frene asıldığınızda cevap vereceğinden emin olduğunuz bir aletle başlayın bu işe. Daha yeni başladığınız bu macera, Elm sokağında sonlanmasın, kabus olmasın. Götürdüğü getirdiğinden fazla olur, pişman olursunuz.

Peki bu kadar konuştun çok bilen adam, sen ne ile başladın bu işe dediğinize eminim. Paylaşayım, ilk motorum kırmızı renkte, ülkeme ilk gelen partideki 10 küsur motordan biri olan Suzuki Inazuma GW-250 idi. Kendisi ile 5000 km birlikte olduk, 4 eğitim geçirdik (yol ve kapalı alan), en çok keyif aldığım motosikletlerden birisiydi, hala her görüşümde bakarım uzun uzun, o zaman zarfında beni hiç üzmedi, İzmir Datça arasında otobanda devir göstergesi “yeter artık” dedi, dedi, dedi, ama motosikletim bir kere bile “benden buraya kadar” demedi. Frene bastığımda durdu, marşa bastığımda çalıştı, yemini suyunu verdim koştu. Aynısını yapacağına emin olduğunuz bir motosiklete verin paranızı, yoksa hastaneye, kırıkçı, çıkıkçıya verirsiniz, etraftan yediğiniz “ben demiştim motor tehlikeli, şeytan işi diye” geyikleri de üstüne tuzu biberi olur, üzülürsünüz.

Toparlayalım, yeni başlayan motosikleti düşük güç/ağırlık oranına sahip, üstünde düşmeye karşı korumaları olan, ve her şeyin düzgün çalıştığından, düzgün servis geçmişi olduğundan emin oldugunuz bir motor olsun ki bu sevda düzgün başlasın ve uzun süre devam etsin. Bu söylediklerime karşı çıkan eğitmenler olacaktır, olsun, benim doğrularım bunlar, tahlil etmek ve uygulayıp uygulamamak size kalmış.

Hepinize iki tekerli ve bol keyifli günler.  

                                                                                                                                                                                                      Muhlis ÖZTÜRK