Sizi Gidi Kask Kafalılar Sizi !
Bu sıcakta zaten ter yazılması ve söylenmesi nahoş olan bazı yerlerimizden akarken, kafamıza bu bir buçuk kilodan hallice zımbırtıyı takmamız kadar büyük bir işkence yok, hele bir de içindeki materyal pamuklu değilse, seyreyle cümbüşü.
Hislerinize tercüman mı oldum ? O zaman sıkı durun, çünkü sizi pişirmeye devam edeceğim.

Neden kask takarız ? Artistik göründüğü için ? Gizemli bir hava kattığı için ? Üstünde kendimizi ifade edebileceğimiz bir alan barındırdığı için ? Kafamızı karpuz gibi dağılmaktan koruduğu için ? Görünürlüğü arttırdığı için ? Bunların hepsi ?

Kendi cevabınızı kendiniz verin, önem sırasına göre de kaskınızı seçin, sonda söyleyeceğimi başta söylemiş oldum aslında ama yine de kendi önem sırama göre ne tür kask seçtiğimi ve nelere dikkat ettiğimi sizlerle paylaşacağım. Bu yazımda geyik az olacak, zira konu ciddi.

İlk Öncelik:
Kask her zaman kafamızı en güvenli şekilde korumalı.
1 - Dünya çapında güvenilirliği uluslararası olarak kabul edilen kurumlardan onay almış, testlerine girmiş ve kabul edilebilir seviyede geçer not almış olmalı.

Bir çok üretici artık ürettiği kaskları derhal bu testlere sokup sonucunu kaskı satarken hem kaskın hemde broşürün üzerine yazıyor. Ayrıca, bu testleri yapan kurumlar web sitelerinde hangi kaskları test ettiklerini ve ne sonuçlar aldıklarını da yayınlıyorlar. Başlıca test yapan kurumlar: SHARP (İngiliz), DOT (Amerikan), ECE (Avrupa Birliği), SNELL (Amerikan).
Bu kurumların her biri kendine başvuran üreticinin ürününü alıp, belirlediği standart ve testlere tabi tutup, sertifikalandırıyor, ve derecelendiriyor. Burada hangisi en iyisi tartışmasına girmeyeceğim, sadece şunu söyleyeceğim, bir firma eğer bu testlere girecek kadar güvenip ürününü yolluyorsa, o kask piyasada bulunan ve belki de kilo ile satılan kasklardan çok çok daha güvenlidir, çünkü firma taahhüt altına girmektedir, yani derecelendirme kuruluşu kendine yollanan kaskı değerlendirip sonuç vermekle kalmaz, periyodik olarak piyasadan bu kaskı temin eder, test eder ve aynı sonucu yakalayıp yakalamadığını görür, ve eğer aynı sonuç yakalanmıyorsa piyasada sirkülasyonda bulunan kask başına (!) ceza yazar firmaya, ve firma da o cezayı öder, çünkü test anlaşması bu şekildedir. Mesela DOT bu konuda çok acımasız, kask başına 3000 ila 6000 USD ceza kestiği firma olmuş, firma resmen DOT'a gelmiş.

Burada bitiyor mu ? Hayır, firmalar bu kaskları birden fazla markette (Amerika, Avrupa, Asya) satacakları için, bir kask belkide yukarıda saydığım bir çok standardı sağlamak zorunda kalabilir, bu durumda üreticinin birden fazla test kuruluşu ile anlaşması ve ürünü tüm standartlara uygun yapması gerekebilir, işte bu yüzden bazı kaskların iki farklı modelinde kullanım açısından çok az fark varken, fiyatta farkedilir şekilde artış vardır.
Özetle, test edilmemiş, teste girmemiş kask almayın, çünkü ürettiğinin sorumluluğunu almayan firmanın, canınızın sorumluluğunu alacağını düşünmek motorcu adamın yapacağı iş değildir, ha sapığım kaşınıyorum derseniz, az ötede kaşının lütfen.
2 - Kesinlikle tam kapalı (full face) olmalı
Şimdi eğer rüzgarı yüzümde hissetmem gerek insanı iseniz aşağıdaki paragrafı direk pas geçin, moralinizi bozacak sözler içerir.

Yapılan araştırmalara göre yere düşme, çarpma gibi durumlarda istatistiksel olarak (yani ihtimaller içinde en yüksek olan) kaskın ilk yere değen noktası sağ veya sol yanak ve çene kısmıdır. Eğer açık kask kullanıyorsanız deri kaybı muhakkak, peki deriyi kaybettik, doktor amca ne yapacağız dediğinizde doktor amcanın çözüm hazır ‘vücudunuzun başka bir yerinden deri alıp oraya koyacağız, bunun için en uygun yer …', tahmin edin neresi ? Sağ ve sol lob olarak ayrılan üstüne oturduğumuz bölge. Hayır kendinize acımıyorsanız, yarın öbürgün bayramlaşmada karşılaşıp öpüşeceğiniz yakınlarınıza acıyın. Sonra anlatırsınız ‘amcama sağ lobumu öptürdüm, ahaha ahaha'.

Gelelim çene açılır kasklara, her ne kadar bir çok eğitmen kocaman bir soru işareti ile yaklaşsa da, üretici firmaların yaptığı testler de çok boş değil. Mekanizmanın kurtulup çeneyi açıkta bırakma ihtimali var mı ? Var. Yüzdesi ? Önemsenmeyecek kadar küçük. Ülkemdeki motorcuların bahtsız bedevi endeksi yüksek mi ? Evet. Bu durumda, eğer gözlük sizin ayrılmaz bir parçanızsa ve kullandığınız gözlükler kapalı kasklara sığmıyorsa alınabilir, aksi takdirde risk var, ha çok büyük değil, ama var.
3 - Kafaya tam oturmalı ve hatta biraz sıkmalı

Kask dediğin yanakları kızartacak arkadaş ! Hayır, bu doğru değil. Kask dediğimiz şey, çeneden tutulduğu vakit kafa sabit kaldığında (ense kasları kilitlenecek, kilitleeee !) sağa ve sola dönmeyecek. Aşağı ve yukarı çekildiğinde (çene bağlanmadan) çıkma, kurtulma emaresi göstermeyecek. Yanaklardan biraz bastırması normal olmalı, kullandıkça süngerler sizin süper tuzlu, yağlı ve tahminen biraz da kokulu terinizi emecek, eriyecek ve yüksekliği azalacak. Bu miktar genelde %5 - 10 civari oluyor, o yüzden yanaklardan bastırması konuşturmayacak kadar kötü ise o işte bir terslik vardır. Yıkanınca sünger tekrar pofuduk olmuyor maalesef, ben çok denedim, olmadı, tahminen sizinki de olmayacak. Bunların hepsini sağladık ama bu yeterli değil, kaskı taktığımızda biraz kafamızda tutup herhangi bir noktadan baskı yapıp yapmadığını kontrol etmemiz gerek, eğer içerideki köpük bir yerlerden baskı yapıyorsa o kaskı çıkarıp, kenara koyup hemen başka bir tane deniyoruz.

Boyuta gelince, her insan evladının kafası aynı değil, her üreticinin kullandığı kalıpta aynı değil. Bazı kask markalarında bir üst bazılarında tam beden olabiliyor ve hatta bazılarında bir alt bedene düşmek gerekebiliyor. Bu yüzden test etmeden, denemeden kask almak çok riskli.
4 - Tercihen üretim tarihi 1 seneyi geçmiş olmamalı.

Kaskın ve kullanılan materyalin bizden sonraki en büyük düşmanı güneştir ve nemdir. Dıştaki kabuk güneşin etkisi ile zamanla gevrekleşmeye başlayacaktır. Nem ise içte bulunan köpüğü etkileyecek ve süngerleşmesine sebep olacaktır. Bu yüzden kask eğer kendi kutusu ve koruma kılıfı içinde nem emen ufak poşetleri ile birlikte saklanmazsa sıkıntı yaşatabilir. Özellikle uzun süre saklanmış kaskların saklama ortamları düzgün değilse sorun yaşandığında daha büyük tehlikelere davetiye anlamına gelir. Kaskı almaya karar verdiğinizde muhakkak üretim tarihine bakın ve size verildiğinde neyin içinde nasıl verildiğine de dikkat edin. Aylarca vitrinde güneş altında kalmış bir kaskı size kutudan yeni çıkmış kask gibi satmaya çalışan olursa iyi niyetinden sonuna kadar şüphe etmek gerekir.
5 - Yetkili satıcıdan, faturalı bir şekilde alınmalı

Geriye dönük izlenebilirlik açısından bu şart. Yani sorun yaşadınız, bir yetkili satıcıdan aldığınız için kaskın sahte olma ihtimali yoktur (evet, bazı markaların Çin malı replikaları var). İkincisi faturalı aldığınız için ürün arkasında ilk önce satıcı sonra üretici vardır, aldığınız belgelidir, sorun oluştuğunda kıvırma ihtimalleri düşüktür, zaten tüketici kanunları buna izin vermez. Bence bunlardan daha önemlisi, aldığınız firma ile olan ilişkinizin muhtemelen satış sonrası da devam edecek olmasıdır, zira hiç bir kask mükemmel değildir, hava durumuna göre başka parçalara ihtiyaç duyacak, belki de belli parçaları sorun çıkartacak ve üreticiye gitmek zorunda kalacaktır. Buna en güzel örnek, benim aldığım epey ünlü bir markanın kaskının daha 4. ayında ordan burdan pörtlemesi ve satıcının hiç bir soru sormadan kaskı derhal ana bayi ve oradan üreticiye göndermesiydi.

İnternet satışına oldum olası sıcak bakamadım, sorun olunca gidip bir çay sohbeti sırasında sorunumu gidermek, ihtiyacım olan başka ürünleri görmek ve internet fiyatlarını gösterip bu fiyattan versene demek bana daha insani geliyor, yaşlanıyorum sanırım. Güvenlik ile alakalı hatırlayabildiğim konulara değindim, şimdi tali konulara değineyim.

Bence kaskta ikinci öncelik görünürlük olmalı, civciv sarısı karizmatik görünmez kabul, ancak dikkat çeker, hele turuncu daha da beterdir, o yüzden açık renk kask bence daha görünürdür ve farkedilmenizi kolaylaştırır. Kırmızı tulumumla trafikte dolaşırken o kadar rahatım ki, siyah kiyafetimi giydiğimde aradaki farkı anında hissediyorum.
Konfor ise başka bir nokta. Maalesef bu konu doğrudan fiyat etiketine yansıyor. En düşük desibeli verdiğini iddia eden firmanın kaskları ufak bir scooter aldırtacak fiyatlarda, ama basit bir kulak tıkacı çok daha ucuz. Burada top sizde, ne kadar ekmek o kadar köfte durumu yani.

Gelelim en önemli konuya, bize. Bu kadar tırmaladık, doğru kaskı bulduk, aldık, bitti mi ? Hayır aslında olay daha yeni başladı, neden mi ? Basit, artık topu atabileceğiniz başka hiç kimse yok. Kaskı takmamanız için hiç bir geçerli sebebiniz yok yani. Deniz kenarında altında yüz küsür arap atı kıvamındaki motorların üstünde, kolunda aksesuar olarak kask taşıyanlardan mı olacaksınız, yoksa bu kadar uğraştıktan sonra o kaskı takacak mısınız ? Bu sizin kendinizle vereceğiniz bir savaş. Kaskı yolcu selesine koyup misafir muamelesi yapacaksanız, bu yazıyı boşuna okudunuz, ha ben takacam arkadaş ne olursa olsun diyorsanız yolunuz açık olsun o zaman.
